Bu maçla ilgili elde ettiğim en önemli çıkarım şudur: "Mustafa Denizli, artık iyice yaşlanmış, yenilgiden korkar olmuş.." Geçen hafta oynadığı olaylı Fenerbahçe maçından sonra hedeflerinin iyice uzağında olan Beşiktaş ile, ligde kalma derdinde olan Sivasspor, 31. haftada İnönü Stadı'nda karşı karşıya geldi. İki takım arasındaki ilginç istatistiğe göre kendi evinde oynayan takım kazanamıyordu. Beşiktaş bu sefer rakibini kendi evinde mağlup etmek istiyordu. İstanbul'da hava güzeldi, geçen haftaki mağlubiyete rağmen taraftar tribünleri tıklım tıklım doldurmuştu, Yıldırım Demirören yine maça gelmemişti ve Mustafa Denizli yine sürpriz bir takım sahaya sürmüştü.
Mustafa Denizli geçen hafta o kadar eleştirdiğimiz taktiksel dizilişinin bir benzerini bu kez de İnönü Stadı'nda uyguluyordu. Eskiden "Yediğimden fazlasını atarım 3 puanı alırım.." diyen Denizli gitmiş, yerine "Gol yemeyeyim de nasıl olsa 1 tane atar, maçı kazanırım.." diyen Denizli gelmiş. Bobo'yu tek forvet oynatarak ve çift defansif ön liberoyla rakibe baskı kuramayacağını hala anlamıyor. Geçen hafta herkes Fabio Bilica'yı konuşurken, verilmeyen penaltıdan bahsederken, hakemlere atıp tutarken, anlatmaya çalışmıştım Beşiktaş'ın aslında çok kötü oynadığını ve penaltı dışında pozisyona bile giremediğini. Bu maçta da çıkan takıma bakınca Beşiktaş'ın galip gelmesinin çok zor olduğunu az çok herkes tahmin etmiştir.
Takımını yine 4-3-3 görüntüsündeki 4-5-1 ile sahaya sürdü Mustafa Denizli. Cezalı ve sakatların yokluğunda, genç oyuncular Rıdvan Şimşek sağ bekte, Necip Uysal da orta sahada Michael Fink'in yanında oynuyordu. Hem bu hafta ikisi yalnız değildi, Denizli eksik görmüş olacak ki orta sahayı Uğur İnceman'la desteklemişti! İnanılır gibi değil, Beşiktaş kendi sahasında ve ligin dibindeki bir takıma karşı 3 defansif orta sahayla çıkıyor... Rodrigo Tello zaten haftalardır top oynamıyor, Filip Holosko sakatlıktan yeni çıkmış, peki golü nasıl atacak Beşiktaş? Golü bırakın, pozisyon nasıl yaratacak? Anlamak mümkün değil! Genç oyuncuları sahaya süren Denizli'nin, İbrahim Üzülmez'deki ısrarına ne demeli peki? Geçen haftaki Fenerbahçe maçının en iyilerinden olan İsmail Köybaşı yine yedek! Beşiktaş yine bel bağlamış kaptanın soldan açacağı bir iki ortanın denk gelmesine..
Beşiktaş'ta orta sahada Uğur İnceman yine sıradan bir oyun oynadı, takıma ekstra hiç birşey kazandırmadı. Yüzene bakın Uğur İnceman'nın, sanırsınız ununu elemiş, eleğini asmış, 40 yaşında! Bir futbolcuda hiç mi hırs olmaz, hiç mi heyecan olmaz? Rodrigo Tello yine sadece duran toplarda etkili oldu, Filip Holsoko ise attığı gole rağmen takımının en kötüsüydü. Özellikle ikinci yarıda 3 4 tane net gol pozisyonunu harcadı. Ben genç oyuncuları çok beğendim. Rıdvan Şimşek'in kanat oyuncusu olarak oldukça fazla eksiği var ama kumaş olarak oldukça iyi bence.. Necip Uysal ise Emre Belözoğlu'ndan sonra aradığımız kaliteli orta saha oyuncusu olma yolunda. Kendinden emin, çok koşuyor, hem defansa yardım ediyor, hem hücuma destek veriyor, en önemlisi orta sahada pas hatası yapmıyor. Denizli'nin mutlaka üzerinde durması gerekiyor. İleride Bobo maçın en iyisiydi bence. Bir gol attı, bir de gol attırdı. Hiç sabit durmadı, sürekli hareket ederek zaten hata yapmaya meyilli Sivasspor defansının pozisyon almasını engelledi. Bu sezon 12. golünü atarak, bir sezonda kendi adına kaydettiği en yüksek sayıya ulaştı nihayet. İkinci yarının hemen başında Nihat Kahveci, Serar Özkan ve Rodrigo Tabata yedek kulübesindeyken, Mustafa Denizli'nin İbrahim Kaş'ı oyuna alması hakkında ise mantıklı en ufak bir fikrim yok. Bu arada saymaya devam ediyorum, bu sezon İbrahim Kaş'ın forma giydiği 13. maçta Beşiktaş 19. puanını kaybetti...
Sivasspor, ligin dibinde Diyarbakırspor'un havadan 3 puan aldığı haftada 1 puanın bile kendileri için hayati önem taşıdığının farkındaydı, bu bilinçle kaptanları Mehmet Yıldız önderliğinde puan alabilmek için çok iyi mücadelede ettiler. Defansta her maçta mutlaka hata yapan Sedat Bayrak'ın hatalarıyla 2 gol yediler, ama biraz da şanslarının yardımıyla 1 puanı almayı başardılar. Mesut Bakkal takıma en azından yenilmemeyi öğretmiş, onun yönetiminde çıktıkalrı 5 maçta, 4 beraberlik aldılar, henüz mağlubiyetleri yok. Üstelik Galatasaray, Beşiktaş ve Kayserispor gibi ligin kalburüstü takımlarıyla oynadılar bu süreçte. İleride Mehmet Yıldız tek başınaydı ama Cihan Yılmaz ve Musa Aydın onu hiç yalnız bırakmadılar. Musa Aydın ilk yarıda iyiydi ama ikinci yarıda oyundan düşünce, Sivasspor da oyundan düştü. İlk yarıda Beşiktaş defansının arkasına attıkları toplarla etkili oldular. Sadece ilk yarıda net 3 gol pozisyonundan faydalanamadılar. Maçın daha başında Cihan Yılmaz'ın Rüştü Reçber'le karşı karşıya kaldığı pozisyonda, Tomas Sivok'un kendisine arkadan yaptığı hareket net penaltı ve kırmızı karttı, hakem sanırım tribünlerin de etkisiyle vermedi. İkinci yarıda da maçın etkili isimlerinden Cihan Yılmaz zor pozisyonda yaptığı çok şık vuruşla takımını öne geçirdi. Son 5 dakikada oyuna girip ayağına gelen ilk topu gol yapan Yannick Kamanan da 2010 yılındaki ilk golünü atmış oldu.
Tribünler demişken, Beşiktaş taraftarı artık ligi bırakmış anlaşılan... 90 dakika boyunca maç dışındaki herşeyle ilgilendiler. Bol bol Hüseyin Göcek'e, Aziz Başkan'a, Fabio Bilica'ya ve Fenerbahçe'ye methiyeler düzdüler. Öyle ki Lig TV sık sık tribünlerin sesini kısmak zorunda kaldı. Kısmen haklılar, doğru söylüyorlar ama takımlarının oynadığı futbolu da eleştirseler ya biraz. Rodrigo Tello'nun formsuzluğunu, Mustafa Denizli'nin korkak futbolunu, Yıldırım Demirören'i, İsmail Köybaşı'nın neden oynatılmadığını.. Bu sonuçla Sivasspor, ligde kalma yolunda çok önemli bir puan almayı başardı. Mesut Bakkal'la ve seneye yapacakları bir kaç iyi transferle yine iyi işler yapacaklarını düşünüyorum ben.
İnönü'de senelerdir devam eden gelenek bozulmadı ve Beşiktaş-Sivasspor ikilisinden ev sahibi takım yine kazanamadı. Mustafa Denizli'nin "gol yemeyeyim nasılsa atarım.." düşüncesi yine işlemedi ve ligde oynadıkları son 6 maçta 4. beraberliklerini aldılar. Böylece Beşiktaş için 2009-2010 sezonu resmi olarak bitmiştir. Artık yapılması gereken 36-37 yaşındaki oyuncularla sözleşme yenilemek değil, kadro kalitesini arttıracak transferler yapmaktır. Bu taraftar, Rodrigo Tello (ısrarla kötü futbolunu devam ettirdiği için), Michael Fink, Rodrigo Tabata, İbrahim Üzülmez, İbrahim Kaş, ve Uğur İnceman'dan daha iyilerine layıktır. Hatta bence daha iyi bir yönetime de layıktır ama o konuda yapabilecekleri bir şey yok. Yönetimin yapacağı şey şimdiden önümüzdeki sezonun çalışmalarına başlamaktır.
Soğukkanlılığını koruyan Çarşı'nın yakında sabrı taşacaktır ve Aziz Yıldırım'a düzdükleri methiyeler, Yıldırım Demirören'e düzülmeye başlanacaktır..







Hiç yorum yok:
Yorum Gönder