Dünkü Inter-Barcelona maçından sonra, Şampiyonlar Ligi'nin ikinci yarı final maçı Bayern Münih ile Lyon arasında Allianz Arena'da oynandı. Doğrusunu söylemek gerekirse her iki takımın da buraya kadar geleceğini hiç kimse öngörememişti. Maçta müthiş bir mücadele, 2 kırmızı kart, tek gol ve Arjen Robben şov vardı...
Maça Bayern Münih, kaptanı Mark van Bommel'den yoksun başladı. Luis van Gaal klasik 4-4-2 düzeniyle başladı maça. Orta sahada Bastian Schweinsteiger'in yanında Daniel Pranjic oynuyordu. Kanatlarda her zamanki gibi Franck Ribery ve Arjen Robben oynuyordu. İleri ikili Ivica Olic ve Thomas Müller'den oluşuyordu. Lyon'da ise Claude Puel maça 4-5-1 düzeniyle başladı. Lisandro Lopez ileride tek forvet oynarken, kalabalık orta sahayla Bayern'i durdurmayı planladı. Uzaktan yenilen gol ve verdikleri birkaç pozisyon dışında da baçardılar oyunu orta sahada kilitlemeyi. Deplasmanda oynamalarına rağmen, defansta kalmadılar, hep hücumu düşündüler. Atacakları tek bir golün rövanşta çok işlerine yarayacağının farkındaydılar.
Maça özellikle Robben-Ribery ikilisinin de etkisiyle Bayern çok etkili başladı. Robben'le, Müller'le ve Olic'le yakaldıkları net gol pozisyonlarını değerlendiremediler ilk yarıda. Özellikle çeyrek finalin kahramanlarından Ivıca Olic kötü günündeydi İlk yarıda genel olarak üstün olan taraf Bayern olmasına rağmen, Lyon çok dirençli durdu karşılarında. Dakikalar 37'yi gösterirken, sahanın o ana kadar en iyilerinden biri olan Franck Ribery, bence istemeden, rakibine çok sert bir müdahale yapınca, Roberto Rosetti kırmızısını haklı olarak direkt gösterdi. O dakikadan sonra Lyon oyunda daha bir dengeyi sağladı ama Honorata Ederson ve Cesar Delgado çok etkisizdi maçta, rakibi eksik yakalamalarına rağmen üstünlüğü ele geçiremediler. Lyon'da defansta Cris'i de hiç beğenmedim. Takım kaptanı defansta o kadar ağır ki, bizim Fabio Bilica'dan tek farkı onun kadar sert oynamaması heralde. Birebir de Robben, Ribery ve Olic sürekli geçtiler Cris'i. Hücumda belki kormerlerde takımına gol kazandırıyor ama defansif anlamda kornerlerde çok bir varlık gösteremiyor. Uzun yıllardır Lyon'da oynaması ilginç açıkçası.
Luis van Gaal zaten kalabalık olan Lyon orta sahasına iyice eksik yakalanmamak için ikinci yarıya değişiklikle başladı. Etkisiz olan Olic'in yerine orta sahaya Anatoliy Tymoshchuk'u aldı. Oyun ikinci yarıda, Arjen Robben'in de üstün performasıyla başa baş gidiyordu ki, Lyon'da orta sahada Jeremy Toulalan'ın gereksiz yaptığı faul sonucu aldığı ikinci sarıyla iki takımın oyuncu sayıları eşitendi ve ibre tekrar Alman temsilcisinden yana döndü. Çeyrek finalde United'a karşı attığı enfes golden sonra Lyon'u da boş geçmeyen Arjen Robben, uzaklardan Hugo Lloris'i avladı ve güzel oyununun hakkını attığı güzel golle verdi. Lionel Messi'yi saymazsak, Wesley Sneijder'le birlikte bence bu sezonun en formda iki oyuncusundan biri. Real Madrid bu iki oyuncuyu da elinden kaçırdığı için ne kadar hayıflansa azdır.
Kalan dakikalarda aklımızda kalan tek şey, Hamit Altıntop'un son 5 dakikada oyuna girmesiydi. Bir de oyundan çıkarken Arjen Robben'in hocasına yaptığı trip ve Luis van Gaal'den yediği paparaydı... Her ne kadar Inter-Barcelona ikilisi kadar kaliteli bir kadroları olmasa da, ben iki takımı da beğendim. oyuncular birebir çok kaliteli olmasa bile, takım olarak çok iyi mücadele ediyorlar bence.
Final şansının hala iki takım için de eşit olduğunu düşünüyorum. Lyon'un Şampiyonlar Ligi'nde özellikle iç sahadaki başarılı futbolu, Bayern Münih kalecisi Jorg Butt'un her an hata yapabilme olasılığı, ve tabii ki Franck Ribery'nin yokluğu, Fransızlar için bir avantaj olacaktır. Gol yememeyi başarırlarsa ben ikinci maçta gol atacaklarına inanıyorum. Jeremy Toulalan'ın yokluğunda, dünyanın en kaliteli ön liberolarından biri olan Kim Kallstrom'a çok büyük işler düşecek defansif anlamda. Bakalım Luis van Gaal finale kalarak, Barcelona'dan eski talebesi Josep Guardiola ile ya da eski yardımcı antrenörü Jose Mourinho ile karşılaşma fırsatı bulabilecek mi?




Hiç yorum yok:
Yorum Gönder