Maçtan önce yaptığım değerlendirmede, Barcelona'nın özellikle savunma anlamında hızlı hücuma çıkan Arsenal karşısında zorlanabileceğini söylemiştim. Nitekim daha maçın başında Theo Walcott'un asistinde Nicklas Bendtner golü atıyor ve takımının Nou Camp'da öne geçiriyordu. Ama sonra, tüm tahminleri, tüm yorumları ve eleştirileri, tüm taktik ve teknik detayları, kendisine karşı alınan tüm önlemleri boşa çıkaran adam sahneye çıkıyordu: Lionel Andres Messi...
Her iki takım da maça, eksiklerini de hesaba katarsak, çıkabilecekleri en iyi kadrolarla çıkmıştı. Her iki takımın da neredeyse yarısı sakat ve cezalılar nedeniyle sahada değildi. Her iki takım da Şampiyonlar Ligi'nde yarı finale çıkmak istiyordu. Ancak her iki takım arasındaki bu kadar benzerliğin yanında belirgin bir fark vardı: Lionel Messi. Arsene Wenger'in takımı maça bu kez çok motive ve sert başladı. Her topa en az iki adam basıyor, takım olarak kendi yarı alanlarında bekleyerek alan daraltıyordu. Hızlı çıktıkları bir atakta da golü buldular, ama umutlanamadılar. Umutları söndüren adam 3 dakika izin verdi sadece The Gunners'a, sevinebilmek için. Sonra başladı gollerini sıralamaya, bir, iki, üç derken, dördüncü kez mağlup etti Manuel Almunia'yı. Maç yine İngiltere'deki maçın ilk yarısına dönmüştü. Barcelona'nın ezici bir topa sahip olma yüzdesi ve rakibi delirten bir pas trafiği... Arsenal bu sefer ilk maçtaki kadar şanslı olamadı, farklı mağlup oldu. Teknik anlamda maçı değerlendirmeye pek gerek yok sanırım, ya da Arsenal'in hatalarını anlatmaya. Sanmayın ki 4 gol yiyen Arsenal kalecisi suçluydu.. Ya da O'nu engelleyecek bir taktik oluşturamayan Arsene Wenger.. Ya da savunmada bir türlü onu durduramayan Arsenal defansı.. İnanın bu maçta Arsenal adına suçlu yoktu, sadece rakipte sıradışı bir adam vardı.
Ben George Best'e ya da Pele'ye yetişemedim, Maradona'yı son demlerinde izleyebildim. Onlarla kıyaslayamam ama, sonraki dönemlerde dünya böyle bir futbolcu görmedi.. Aslında O'na "futbolcu" demek biraz haksızlık olacak gibi, zira Sabri Sarıoğlu'na, Ümit Özat'a, İbrahim Üzülmez'e de biz futbolcu diyoruz. Bu yüzden O başka bir şey, başka bir şeyler yapıyor sahada, bizim alışkın olmadığımız bir şeyler... Galatasaray-Fenerbahçe maçını izliyoruz, maçın ortasında kalkıp mutfağa gidip geliyoruz, kaçırdığımız bir şey olmuyor... Üşenmeyip markete gidip sigara alıp gelsek, yine bir şey kaybetmeyiz, zaten kaybedecek bir şeyler de olmuyor maçlarda.. Ama bu adamın oynadığı maçlarda, sanmıyorum ki tek bir futbolsever hakemin düdüğünden önce ekrandan gözünü alabilsin. Sahada rakiplerini, ekranda bizleri büyülüyor...
Bu yazı maç analizi değil de, biraz "Messi'ye Methiye" tadında oldu. Ama inanın maç biteli bir saatten fazla oldu, hala etkisindeyim. Küçükken sokakta top oynarken, kendimize futbolcu adları takardık; van Basten, Gullit, Romario, Bebeto derdik, tercih şansımız vardı. Artık sanıyorum çocukların pek tercih şansı yok, herkes "Messi" oluyor. E en iyisi dururken, neden kötüsünü seçsinler ki?


adam tek kelimeyle müthiş, söylenecek bişey yok.
YanıtlaSil